Feminizm nedir?

Uzun zamandır kafamda olan bir konu feminizmin nasıl tanımlandığı, daha doğrusu nasıl tanımlanması gerektiği idi.  Zahra Ali tarafından derlenen İslami Feminizmler kitabı benim için bir dönüm noktası oldu diyebilirim. Şimdiye kadar okuduğum çoğu metin, batılı feministlerce yazılmış yada batı cografyalarında doğmuştu; ana dil İngilizceydi (örnek vermek gerekirse Sara Ahmed, bell hooks, Angela Davis, Audre Lorde). Her ne kadar Zahra Ali’nin kitabı orjinalde Türkçe yazılmamış olsa da (Fransızca basımdan çeviri) kavramları kendi dilimde okumak ve bana yakın bir bağlam içinde değerlendirmek, anlamak, bu konuda düşüncelerimi netleştirmek, aynı zamanda derinleştirmek ve  çok yönlü düşünmemi sağlamak açısından çok faydalı oldu. Nasıl ki siyah feministler bize cinsiyet (gender), “ırk” ve sosyo-ekonomik sınıf arasındaki ilişkiyi gösteriyorsa, islami feministler* de bize feminizmin tek olmadığını, kadının tek olmadığını, kendi sınıfsal kategorileri içindeki çeşitlilik ve zenginliklerini gösteriyor: müslüman kadın, siyah kadın gibi terimlerin akademik ve popüler basında kadını nasıl basite indirgediğini açıkça ortaya koyuyor. Aynı zamanda, İslami feministler cesur ve yaratıcı (imaginative) özellikleri ile diğer feminist kadınlarla, vizyonlarla birleşiyorlar. Kitabı okurken şunu düşündüm: eğer feminizm gibi, siyasal, kamusal, ve yerel (local) yönleri ile ele almamız gereken bir kavramı gerçekten içselleştirmek, geliştirmek istiyorsak,  kendi köklerimize, kendi deneyimlerimize dönmemiz, en azından o köklerden beslenmemiz gerekiyor. Köklerimizin dayandigi sosyal yapı bizi reddedebilir ve ötekileştirebilir, fakat o sosyal yapıyı deconstruction (yapıbozum yöntemi) ile yeniden hayal edip, değiştirebiliriz diye düşünüyorum. Şu anda şunu söylemek mümkün:

  • Birincisi feminizm bir tek kavram değil, birçok kavramın birleşiminden, kesişimindenoluşan bir olgu.  Feminizmlerde ortak olan nokta, çıkış noktası, var olan sisteme (örnek vermek gerekirse bu büyük ölçekte hukuksal, küçük ölçekte aile ile ilgili olabilir) ve o sistemin dayattıklarına bir başkaldırı.
  • ikinci nokta problemler, problemlerin ifade ediliş biçimi, ve bir problemi anlamamıza yada çözmemize yardımcı olacak yöntemler,  her bağlamda aynı değildir. Diğer bir deyişle: feminizmin merkez aldığı konular, bu konuların çözülme yöntemi her zaman aynı olmayacaktır, aynı olması gerekmez. 
  • Üçüncü önemli nokta feminizm  toplumu, toplumun kurumlarını ve ilişkilerini, dinamiklerini yeniden hayal etme sürecidir.  Bu hayalin kökeninde şiddetli bir biçimde ataerkil (erkek egemen) düşünceyi,  ataerkil sistemin dayattıklarını reddetme isteği vardır.  Feminizm kisisel bir noktadan doğar ama sadece kişisel  bir başkaldırı değildir. Feminizm aynı zamanda toplumsal bir değişim arzu eder,  ve bu değişim arzusu siyasaldır,  kamusaldır. Bu alanlar feminizmi bir fikir olarak geliştirir, ilerletir. 
  • Margot Badran’ın dediği gibi feminizm batılı veya doğulu değildir,  “feminizm kendi toprağında yetişen bir çiçektir” fakat dışarıdan gelen fikir ve hareketlere de açıktır (s. 39).
  • Kadınlar ve erkekler arasında eşitlik tabi ki olmalıdır, hukuksal, toplumsal, ve siyasi alanlarda bireysel haklar ve kaynaklara erişim eşit olmalıdır.  Fakat radikal feminizm bunu bir aşama ileri götürür: toplumu yeniden hayal ederken (sociological imagination) ataerkil  hegemonik yapılardan  da öte, eşitliği ontolojik açıdan inceler: eşitlik aradığımız her tur sistemin yapısını, geçerliliğini sorgular. Mesela eğer kapitalizm kadını ekonomik bakımdan özgürleştiriyor, fakat aynı zamanda insan olarak eziyorsa, ezdirebiliyorsa, onu sömürüyor, emeginden kendine haksız fayda sağlıyorsa, o halde kapitalist bir sistemde kadın erkek eşitliği kavramı sorunludur. Kapitalist sistem politik, ekonomik ve sosyal açılardan eleştirilmeli, yerine alternatif sistemler aranmalıdır. 
  • Eleştirel sosyoloji,  antropoloji,  tarih, edebiyat: bunların hepsi feminizmde yöntem ve aynı zamanda da kaynak olarak kullanılabilir. 

Kısacası, feminizmi belki de, Asma Lamrabet’in Müslüman düşüncenin radikal reformu konusundaki makalesinden esinlenirsek, toplumu ve toplumun ürettiklerini kadınların (her tur zenginligi ve kesisim noktalari ile) yeniden okumasi olarak adlandırabiliriz. Yeniden okumalar çok çeşitli,  yeri geldiğinde birbiriyle çelişkili ve çıkardığı anlamlar ile zorlayıcı olabilir.  Fakat aynı zamanda bu tür ilerici, ilham verici okumalar hayal gücümüzü pekiştiriyor ve daha iyi bir gelecek için herkese ümit veriyor. 

* “Islamic feminist” demek istiyorum. Kitapta “islamcı” terimi elestiriliyor o yüzden bunu kullandim.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close